Masal
Admine
Yaş : 36
Kayıt tarihi : 14/10/08
Mesaj Sayısı : 216
Nerden :
İş/Hobiler :
Lakap :
|
Konu: Terör Ölüm ve Şiddetin Çocuklar Üzerine Etkisi Perş. Kas. 27, 2008 8:45 pm |
|
|
Özellikle 11 Eylül 2001 tarihinde New York ve Washington DC ye yapılan terör saldırısından sonra çocukların çizimleri, ailelere yönelttikleri sorular, ve bu konuda öğretmenlerini sorgulamaları bizlerin, şiddet terör ve ölüm kavramları ve çocuk üzerine etkileri konusunu tartışmaya açmamıza etken olmuştur.
Terör, insanlık tarihi kadar eski , zaman zaman gündemi işgal eden bir eylem olmasına karşın özellikle ikinci dünya savaşından beri bu kadar şiddetli ve uzun süreli gündemi meşgul etmemiş, bu kadar evimizin içinde olmamıştı.. Tanımsal olarak kavramı ele aldığımızda, bireysel ya da kitlesel olarak bir grup insanın sistematik olarak, politik amaçla topluma, devlete ve ya belli kümelere karşı ne zaman olacağı önceden kestirilemeyen yok etme hedefli şiddet eylemi göstermesidir. İletişim araçlarının yaygınlığı ve TV lerin olayları naklen vermesi, özellikle çocuklarda toplumu algılamada olumsuzlukların oluşmasına, korkuların gelişmesine neden olmaktadır. Bunu çizimlerinde karanlık korkularının artmasında ve yönelttikleri sorularla ifade etmeye çalışmaktadırlar.
Şiddetin TV ve filmlerde kurgusal olarak sunumunda genellikle iyi öğelerin kazanması, kahramanların olayların üstesinden gelmesini izleyen çocuk, gerçek hayatta karşılaşılan Terör ve şiddetin boyutlarının hiç de çizgi filmlerdeki gibi olmadığını anlamakta, olayların dehşetini kavranması açısından zorlanmaktadır. Bunun yanında olayların tekrar tekrar aynı biçimde izlettirilmesi birey ve topluma yanlış mesajlar verirken, hem yetişkinlerin hem de çocukların duyarsızlaşmalarına da neden olabilmektedir.
Hükümetlerin bu konuda ele alacağı önlemler konumuz olmadığı için biz burada daha çok, ailelerin çocuklara olayları açıklamada ve etkilerini azaltmada dikkate alması gereken önemli hususlar üzerinde durmayı gerekli ve yeterli gördük.
Okul öncesi dönemde çocuk, çizgi filmlerle, karton karakterleri izleyerek şiddeti izlemektedir. Bugs Bunny, Kayotee, Disney karakterlerinin çoğu, Örümcek adam, gibi hayali kahramanlar her maceralarında, şiddeti uygulamakta ancak hepsinden kurtulmakta ve yeni maceralara atılmaktadırlar. Çocuklar, oyunlarında bu kahramanları taklit etmekte onlara benzemeye çalışmaktadırlar. Bunlar 3-6 yaş arasındaki çocukların düş güçlerini geliştirme için önemli olmakla birlikte ana baba denetiminde izlenmesi gereken ve hakkında sağlıklı bilgilerin verilmesi gereken etkinliklerdir. Şiddet, öfke ve kızgınlığın frenlenememesi sonucu bireyin kendisine ve etrafına karşı gösterdiği zarar verici davranışlar olarak ele alınmakla birlikte etrafa zarar vermeyecek tarzda bireyin öfke ve kızgınlık duyguları beslemesi olağan karşılanmaktadır. Bu duyguların eyleme dönüşmemesi için nasıl baş edilmesi gerektiğinin çocuğa öğretilmesi gerekir. Etrafına, yani arkadaşlarına, kardeşine zarar vererek şiddeti kullanan çocuklara zarar verme duyguları hissettiği zaman nasıl üstesinden geleceğini oyun etkinlikleri içinde öğretmeliyiz.( KAPLUMBAĞA OYUNU)
Çocuklar da şiddet duygusu yaşar. Bu çok doğaldır.Çocukları bu duygunun olumsuz etkilerinden kurtarmaya çalışmak sağlıklı değildir. Bunun yapılması, çocuğun şiddet duygusunu bir potansiyel olarak içine gömmesine ve patlamak için fırsat kollamasına neden olabilir.Çocuğa sevgi şefkat, içtenlik duygularını aşılayıp geliştirerek bunu önlemek olasıdır. Bunun yanında şiddeti ayaklandıran bir diğer durum yeterince kural konulmamış, aşırı hoş görülü ana babaların takındığı tutumdur. Çocuğun istenmeyen duygularla baş edebilmesi ve sağlıklı biçimde büyüyüp gelişmesi için ebeveynlerin kuralları ve sınırları koyan olduğunu unutmaması gerekir. Şiddet göstermek isteyen çocuk, bunu izlediği şiddet içeren filmlerden öğreneceği gibi ailede baş gösteren kimi sorunları gidermede kullanılan , fiziksel şiddetin örnek olmasından dolayı da kullanmak isteyebilir. Bu nedenle çocuğun fiziksel şiddeti uygulanmaması için öncelikle ailenin çocukta bu eğilimi ayaklandıran nedeni bulması ve bunu değiştirmeye çalışması gerekmektedir. Bunun yanında, çocuğu açık ve net sınırlamak da gerekir. Çocuğun kollarından sıkıca tutarak, göz seviyesine eğilip doğruca gözlerine bakarak arkamdan bana vurmanı istemiyorum deyip onu odasında öylece bırakıp çıkmak gerekir. Bunu kısa açık ve net olarak söylemek gerekir, çünkü dolaylı anlatmayı çocuğun algılaması oldukça güçtür. Fiziksel şiddet kullanan çocukla olaydan daha sonra, mutlaka konuşmak, öfke ve kızgınlığı anladığınızı ancak böyle yapmaması gerektiğini, sorunu çözmek için başka yollar denemesi gerektiği konuşulmalıdır. Bunun yanında aile ortamı içinde saldırganlığı kırıcı ve sakinleştirici oyunların ortama sokulması gerekmektedir. Timsah yürüyüşü oyununda öndekini itelemeye çalışmak, adil kurallara göre güreşmek, yastık savaşı yapmak, top yumruklama, dayanma sınırını zorlayan gıdıklama oyunları gibi.
Çocuğun şiddet içeren davranışları göstermesi şu koşullar altında gerçekleşebilir.
Anne- baba çocuğun psikolojik gereksinimlerini yerine getiremez ve çocukta nefret, öfke duygularını uyandırırsa çocuk şiddete yönelebilir. Çocuklar, şiddete baş vuran ana babalarını ve örnek aldıkları kişileri taklit ederek şiddeti öğrenir. Ana baba çocuklarının gösterdiği şiddet hareketlerine, başka çocukları dövmeleri gibi, karşı çıkmadıkları sürece çocuk şiddete yönelir. Çocuklar, olağan olan şiddet duygularını boşaltacak olanaklar bulamadığı taktirde şiddet hareketlerine sapabilir. Sadece büyüklerin izleyebileceği şiddet içeren filmleri ana baba denetimi olmadan, kendi istedikleri gibi, istedikleri sürece izleyen çocuklarda şiddet hareketlerine öykünme, seyretmeyen çocuklardan daha sıklıkla oluşabilmektedir. Ölüm Konusunda Konuşmak Ana babaların oldukça zorlandıkları ve çocuklarına anlatmada sıkıntıya düştükleri kavramlardan birisi de Ölüm kavramıdır. Küçük çocukların ölüm kavramıyla tanışmaları kaçınılmazdır. Beslediği hayvanın ölmesi, çiçeklerin kuruması, dede, nine hastalanan bir yakının ya da çok sevdiği bir arkadaş ve ya yetişkinin kaybı ile çocuklar ölüm kavramıyla karşılaşabilecekleri gibi, bu deneyimlerden birini yaşamış olan arkadaşlarının anlattıkları ile bunu merak edip sorgulamaya ve nasıl bir olay olduğunu öğrenmeyi isteyecektir. Araştırmalar, çocukların 3-6 yaşlar arasında sınırlı da olsa ölüm konusunda bir bakış açısına yukarıda değinilen nedenlerle sahip olduklarını göstermektedir. Bu konunun onları çok rahatsız etmediğini araştırmalar belirtmektedir. Ancak yetişkinlerin göstermiş olduğu aşırı tepki ile çocuğun ölüm olayını algılaması yakın ilişkilidir. İlkokul sıralarında çocuklar, ölümle ilgili daha gerçekçi bir yaklaşım içine girmektedirler. Herkesin öleceğini bilirler ama kendileri ile bir ilişkisi olabileceğini kuramazlar. Çocukların ölüm olayını tüm boyutları ile anlaması için ergenlik çağına girmeleri gerekmektedir. Ancak bu dönemde çocuk, ölümün doğal bir olay olduğunu kavrayabilecek düzeye gelebilir.
Çocuğun ölümü algılaması yukarıda da belirtildiği gibi yaşına bağlıdır. Yaş ilerledikçe kavram olgunlaşıp gerçek kapsamına ulaşır.
2-3 yaşlar arasında çocuklar oyunlarında Ölümden bahsetmeye başlar. Dan, Dan..! Sen Öldün. Fakat ölümden anladığı hareketsiz kalmadır.Yok olma değil. Oyundan basit bir uyarı ile artık sen ölü değilsin diye dönebilir. Bu dönemde ölüm hakkında hiç bir kaygı taşımaz. 3 yaşında. Ana okulu dönemi ile ayrılığa karşı duyarlılık kazanmaya başlar. Ölü böcekleri, kurumuş yaprakları keşfeder. Bunun son olduğunu anlar ancak ölümün kendisine ulaşacağını düşünmez. TV de gördüğünde bunu kurgu olarak algılar. 5-6 yaşlarda. Çocuk ölümün geri dönülmez olduğunu, ölenin geri dönmeyeceği bilincine varır. Ölüme neden olan etmenler hakkında fikirler edinir. Yaşlılık, hastalık, şiddet, savaş trafik kazası gibi... Ölümle ilgili ilk ciddi soruların ve kaygıların başladığı dönemdir. Ancak, 8-9 yaşına kadar ölümün evrensel olduğunun ve kendi ölümünün de bilincine varamaz. Yetişkinle aynı algılamaya sahiptir. Ölümün kaçınılmaz olduğu bilincine varır. Bu alanda araştırma yapan araştırıcılar, ölüm kavramının dört temel bileşenden oluştuğunu ve çocuğun bu kavramı tam olarak kavrayabilmesi için bu dört temel konuyu anlamaları gerektiğini belirtmektedir.
Bitiş: Ölüm kesindir. Ölen kişi büyü, ilaç, su, yiyecek vb. herhangi bir maddeyle hayata geri döndürülemez. Önlenemezlik: Çocuklara kendileri de dahil bütün canlıların bir gün öleceğinin ve ölümden kaçış olmadığının öğretilmesi gerekir. Okul öncesi dönemde çocuklar bunun önlenebilen bir şey olduğunu ve sadece başkalarının başına gelebileceğini düşünürler. Beden İşlevlerinin Sona Ermesi: Çocuk ölüm ile bütün beden işlevlerinin, hareketlerin, duyguların, düşüncelerin sona erdiğini bilmelidir. Küçük yaşlarda çocuklar ölümü uykuya benzer bir durum olarak düşünebilir. Olağanlık: Ölüm nedenleri açısından önemlidir. Çocuğun ölümün sadece dış etmenlerden değil( kaza, cinayet, intihar gibi) çoğunlukla yaşlılık, hastalık, ve benzeri biyolojik nedenlerden kaynaklandığını anlaması gerekir. Ölümle ilgili Sorulara Nasıl Yanıt verilmelidir? Soru ne olursa olsun baştan savılmamalıdır. Ana babalar kendilerini rahatsız hissettikleri için çocuklarla ölüm hakkında konuşmak istemezler. Soruları huzursuzlaşmadan yanıtlamak, kaçamak cevaplara sığınmamak gerekir. Ölünce Nereye gidiyoruz? Sorusunun yanıtı ana babanın inançlarına dayalı olarak yanıtlanmalıdır. Ölünce vücuda ne olur? Vücudumuz sonsuza dek hareketsiz kalıyor. Vücut kupkuru hale geliyor denilebilir. (Discovery, National Geograhpic Tv lerinden örnek) Sen Ne zaman Öleceksin? Sorusuna bilmiyorum ama buna daha çok zaman var zannediyorum. Ölüm olayının saklanmaması, ana babanın duygularını ifade etmesi konuyu konuşmaktan kaçınmaması gerekir.
Prof. Dr .Ayşegül ATAMAN Gazi Üniversitesi Gazi Eğitim Fakültesi Özel Eğitim Bölümü Görme Engellilerin Eğitimi Anabilim Dalı Başkanı |
|